ODTÜ Yabancı Diller Yüksek Okulu'nda insanların yeni bir dili öğrenirken beyinlerinin davranışlarını incelemek üzere bir kaç doktora araştırması yapılmış. Sonuçlarından bir tanesi konuşurken seçilen her kelimenin o dili veya kelimeyi kullanım sıklığına bağlı olarak oluşan eşik değerine göre gelmesi. Bir başkası ise özellikle dil sürçmelerini baz alarak birbirine ses olarak yakın kelimelerin beyinde birbirine yakın olarak tutulabileceği tahmini.
Özellikle ikinci yaklaşım veritabanı sistemlerinde performans için olmazsa olmaz seçeneklerden birisi olan indekslemeyi çağrıştırdı bana.
Acaba beyin de bu verilere daha doğru ulaşmak için kendine özgü bir indeksleme yapıyor mu? Yapıyorsa bunu klasik yöntemlerdeki gibi farklı depolama alanları kullanak mı yapıyordur?
Bir de eğer durum böyleyse fill factor ü kendimiz seçebilir miyiz :)
08 Nisan 2008
05 Nisan 2008
Bilgi İşleyen Makina Olarak Beyin
4-5 Nisan tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi'ne BİLGİ İŞLEYEN MAKİNA OLARAK BEYİN konferansının 4.sü yapıldı. Tanıtımı çok fazla yapılmamasına rağmen katılım gayet iyiydi. Bu etkinliğin taşıdığı misyon itibariyle ülkemiz için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ağırlıklı olarak Bilgisayar Mühendisliği,Nöroloji,Psikoloji bölümündeki öğretim üyelerinin katılımıyla toplam 27 tane sunum yapıldı. 2005'teki etkinliğe de katılma fırsatı bulmuştum. Bir kez daha oluşum itibariyle çok doğru bir amacın doğru bir şekilde uygulandığını gördüm.
Ne yazık ki bu etkinliğin bir daha ne zaman yapılacağı belli değil. Zaten herhangi bir basın mensubu da yoktu. Akşam herhangi bir haber bülteninde de bahsedilmesini beklemiyorum.
Bu sorun aslında sunumlardan birisinde "insanın çevreden etkilenmesi" üzerine yapılan araştırmalardan bahsedilirken aklıma geldi. Ülkemiz insanının birbirinden etkilenme değerinin 1'e yakın olduğunu kabul edebiliriz. Arşatırmalar sonucunda toplum baskısının bu düzeyde olduğu sistemlerde görünen davranışlardan en önemlisi; "Kalitesi çok düşük bir şeyin çok fazla popüler olması". Yani insanların birbirlerini etkileyerek bir kişiyi şöhret yapabilmesi. Bir bilgisayar mühendisi olmama rağmen son zamanlarda kafamı kurcalayan bir sosyal problemin yine aynı bölümden bir öğretim üyesi tarafından bahsedilmesi bana son derece ilginç geldi.
Bu yazıyı okurken gidemediği 2 gün için üzülen olur mu bilmiyorum ama, ben işlerimden dolayı gidemediğim ilk gün için üzülmeye devam edeceğim :)
Ne yazık ki bu etkinliğin bir daha ne zaman yapılacağı belli değil. Zaten herhangi bir basın mensubu da yoktu. Akşam herhangi bir haber bülteninde de bahsedilmesini beklemiyorum.
Bu sorun aslında sunumlardan birisinde "insanın çevreden etkilenmesi" üzerine yapılan araştırmalardan bahsedilirken aklıma geldi. Ülkemiz insanının birbirinden etkilenme değerinin 1'e yakın olduğunu kabul edebiliriz. Arşatırmalar sonucunda toplum baskısının bu düzeyde olduğu sistemlerde görünen davranışlardan en önemlisi; "Kalitesi çok düşük bir şeyin çok fazla popüler olması". Yani insanların birbirlerini etkileyerek bir kişiyi şöhret yapabilmesi. Bir bilgisayar mühendisi olmama rağmen son zamanlarda kafamı kurcalayan bir sosyal problemin yine aynı bölümden bir öğretim üyesi tarafından bahsedilmesi bana son derece ilginç geldi.
Bu yazıyı okurken gidemediği 2 gün için üzülen olur mu bilmiyorum ama, ben işlerimden dolayı gidemediğim ilk gün için üzülmeye devam edeceğim :)
27 Mart 2008
Sansür, Gündem, Pastor Nie Moeller
İnternet sansürlerinin üst üste geldiği günler tam da siyasi gündemin hararetli olduğu bir döneme rastgeldi. Herkesin kendine göre bir demokrasi anlayışı belirlediği bir dönem. Belki de bu kadar yoğun bir gündem arasında bu sansür konusu öne çıkmadı diye düşünebiliriz; fakat daha önceki kapatma olaylarında gündem yoğun olmamasına rağmen öne çıktığını hatırlamıyorum. Belki de bizim medyanın açılım yapacağı bir malzeme içermemesinden dolayıdır.
Hitler döneminde kilisede görev yapan rahip Pastor Nie Moeller'in o tarihe geçen sözlerinden haraketle, ben de bu sansür konusuna gönderme yapmak istiyorum;
Önce Wordpress i kapattılar,
Sesimi çıkarmadım, çünkü ben blogger kullanıyordum
Sonra youtube'u kapattılar,
Sesimi çıkarmadım çünkü çok fazla kullanmıyordum.
Sonra Netlog'u kapattılar
Sesimi çıkarmadım, çünkü onu da kullanmıyordum
Sonra benim blogumu kapatmak için geldiler
Ses çıkaracak kimse kalmamıştı…
Biraz boşvermişlik, biraz uyutulmak. Belki de şu an bir şeyler yapma zamanı. Şu günlerde özellikle bu işe kafa yoranlar arasında tepkiler oluşmaya başladı.
Rastladıklarımdan bir tanesi Emre Sokullu'nun Barcamp grubunda 2 gün önce başlattığı tartışma. Umarım benzeri ortamlarda yapıcı ve uzun vadede problemi giderici çözümler önerilir.
Hitler döneminde kilisede görev yapan rahip Pastor Nie Moeller'in o tarihe geçen sözlerinden haraketle, ben de bu sansür konusuna gönderme yapmak istiyorum;
Önce Wordpress i kapattılar,
Sesimi çıkarmadım, çünkü ben blogger kullanıyordum
Sonra youtube'u kapattılar,
Sesimi çıkarmadım çünkü çok fazla kullanmıyordum.
Sonra Netlog'u kapattılar
Sesimi çıkarmadım, çünkü onu da kullanmıyordum
Sonra benim blogumu kapatmak için geldiler
Ses çıkaracak kimse kalmamıştı…
Biraz boşvermişlik, biraz uyutulmak. Belki de şu an bir şeyler yapma zamanı. Şu günlerde özellikle bu işe kafa yoranlar arasında tepkiler oluşmaya başladı.
Rastladıklarımdan bir tanesi Emre Sokullu'nun Barcamp grubunda 2 gün önce başlattığı tartışma. Umarım benzeri ortamlarda yapıcı ve uzun vadede problemi giderici çözümler önerilir.
03 Mart 2008
Openid Ve Kimlik Yönetimi

Web 2.0 ile birlikte kullanılmaya başlayan web site ve servis sayısının artmasıyla birlikte kimlik yönetimi konusunda bazı sıkıntılar oluşmaya başladı. İlk sıkıntı her site için profil bilgilerinin doldurulma zorunluluğu. Diğer sıkıntı ise tüm bu servisleri kullanmak için oluşturduğumuz kullanıcı adı ve şifrenin akılda tutma zorunluluğu. İlk madde bir nevi tembellik olarak düşünülse bile bence ikincisi çok ciddi bir problem. Eğer servisleri aynı yerden alıyorsanız bunu tek kullanıcı hesabıyla yapmak mümkün. Örneğin google hesabıyla gmail, gtalk, analytics, blogger gibi hizmetlerden yararlanabilirsiniz. Bunun için yerli pilli network ü de örnek olarak gösterebiliriz.
Openid tamamen bu ihtiyaca cevap vermek üzere uygulamaya konulmuş bir yaklaşım. Özetle siz bir Openid servis sağlayıcısından bir hesap yarattıktan sonra openid desteği olan herhangi bir siteye bu hesapla login olabilirsiniz. Teknik altyapısı ise; istenilen siteden openid servisine yönlendirilip login işlemi yapıldıktan sonra bu oturumun tekrar ilgili siteye geri dönülerek açılması. Kendi sitenize bu desteği eklemek için .net proje örneğine buradan ulaşabilirsiniz.
Yahoo,Amazon,AOL,Wordpress gibi çok sayıda bilinen servis sağlayıcı ücretsiz olarak kullanılabilir. İlgili hesaplardan hangi site ile hangi bilgilerin paylaşılacağı ayarlarını yapmak mümkün. Openid desteği veren yerli örneklere şu an için rastlamasam da yakın zamanda belli başlı sitelerin bu desteği vereceğini öngörüyorum.
Openid nin yaratıcısı Brad Fitzpatrick' e göre;
"Hiçkimse bu bilgilerin sahibi olmamalıdır ve hiç kimse bu bilgileri kullanarak para kazanmayı planlamamalıdır."
Bu cümlelerden de openid nin getirdiği kullanım kolaylığının yanısıra kullanıcı veritabanı ile ilgili pazarlama anlamında bir davranış değişikliğinden söz etmek mümkün. Biraz da site sahibinin avantajlarını azaltıcı olarak düşünülebilir.
2007 ortasında kurulan Openid Foundation ın kurumsal üyelerinin Google, IBM, Microsoft, VeriSign, Yahoo olması Openid nin önemi konusunda bir fikir vermekte.
03 Şubat 2008
Yeni Medya : Yazılım
Microsoft'un Yahoo'ya önerdiği teklif üzerine yapılan yorumlar arasında Forbes'ten Nicholas Carr'in "yazılım yeni bir medya oluyor" şeklinde bir değerlendirmesine rastladım. Özetle web uygulamalarının geçirdiği süreçten , içerik ve kullanıcı yönetimindeki yeniliklerden bahsetmiş. Artık ölçümlemenin her şey olduğuna da vurgu yapmış.
Önceki yazılarımda web yaklaşımlarının değişmesiyle yazılımın ve yazılımcının rollerinin değiştiğinden bahsetmiştim.
Bu konuya farklı bir açıdan bakarak, Web e yön veren 3 örneği incelersek;
Google : Şu an bulunduğu konuma geliştirdikleri arama algoritmaları sayesinde gelmişlerdir.
Amazon : Kitap satışıyla başlayan serüvenleri yaptıkları başarılı veri madenciliği yöntemleri sayesinde satışlara yansımış ve bir örnek teşkil etmiştir
Facebook : Daha önce onlarca büyük sosyal ağ platformu olmasına rağmen, facebook üzerine uygulama geliştirme ve kullanıcı için yaptıkları veri madenciliği yöntemleriyle aradan sıyrılmıştır.
Web girişimlerinin başarılarını değerlendirdiğimizde uzun ve detaylı bir süreçten bahsedebiliriz. Fakat yukarıdaki örneklerden yola çıkarak rekabet ortamında farkın yazılım odaklı yaklaşımlarla yapıldığını söylemek çok da yanlış olmaz. Bu 3 örnek için de yazılım dışındaki yöntemlerle başarıyı yakalamak pek de mümkün görünmüyor. Burada bir yanlış anlaşılmayı önlemek adına bir parantez açmak istiyorum. Bu 3 örnek için de yazılım ilk kurşun niteliğinde önemli bir unsur olmuştur ama başarı diğer etkenlerin katkısıyla gelmiştir.
Yazılımın yeni bir medya olmaktan öteye medyayı yönlendirici bir etken olduğunu söylemek sanırım daha doğru olur. Amerika'da şu an 40 milyar dolar olan online reklam pazarının 2008'de 80 milyar dolar olacağı öngörülüyor. Ülkemizde de 2008 içerisinde bu oranda bir artış olmasını öngörürsek ve bir online mecranın da uygulanan yazılım yöntemleri etkisiyle başarıya ulaştığı örneklerinden yola çıkarsak yazılımın bu pazar payında etkileyici unsur olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz.
Önceki yazılarımda web yaklaşımlarının değişmesiyle yazılımın ve yazılımcının rollerinin değiştiğinden bahsetmiştim.
Bu konuya farklı bir açıdan bakarak, Web e yön veren 3 örneği incelersek;
Google : Şu an bulunduğu konuma geliştirdikleri arama algoritmaları sayesinde gelmişlerdir.
Amazon : Kitap satışıyla başlayan serüvenleri yaptıkları başarılı veri madenciliği yöntemleri sayesinde satışlara yansımış ve bir örnek teşkil etmiştir
Facebook : Daha önce onlarca büyük sosyal ağ platformu olmasına rağmen, facebook üzerine uygulama geliştirme ve kullanıcı için yaptıkları veri madenciliği yöntemleriyle aradan sıyrılmıştır.
Web girişimlerinin başarılarını değerlendirdiğimizde uzun ve detaylı bir süreçten bahsedebiliriz. Fakat yukarıdaki örneklerden yola çıkarak rekabet ortamında farkın yazılım odaklı yaklaşımlarla yapıldığını söylemek çok da yanlış olmaz. Bu 3 örnek için de yazılım dışındaki yöntemlerle başarıyı yakalamak pek de mümkün görünmüyor. Burada bir yanlış anlaşılmayı önlemek adına bir parantez açmak istiyorum. Bu 3 örnek için de yazılım ilk kurşun niteliğinde önemli bir unsur olmuştur ama başarı diğer etkenlerin katkısıyla gelmiştir.
Yazılımın yeni bir medya olmaktan öteye medyayı yönlendirici bir etken olduğunu söylemek sanırım daha doğru olur. Amerika'da şu an 40 milyar dolar olan online reklam pazarının 2008'de 80 milyar dolar olacağı öngörülüyor. Ülkemizde de 2008 içerisinde bu oranda bir artış olmasını öngörürsek ve bir online mecranın da uygulanan yazılım yöntemleri etkisiyle başarıya ulaştığı örneklerinden yola çıkarsak yazılımın bu pazar payında etkileyici unsur olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz.
16 Ocak 2008
Yazılım Geliştirme Motivasyonu
İşletmelerde başarıya giden yoldaki parametreler büyük ölçüde yaptığınız işle alakalıdır. Kimi için tek müşteri hayati önem taşır, kimisi için bir makina, kimisi için sıcak para, kimisi için güvenlik. Bunların yanında çalışan verimliliği de yine yapılan işe göre gerekli oranlarda önem arzetmekte.
Yazılım üretme gibi insan odaklı işlerde ise eğer belli standartlara sahipseniz başarı, başarısızlık, çok para kazanma veya batma gibi olayların en büyük nedeninin insan kaynağı olduğunu söyleyebiliriz. Bununla beraber verimlilik konusunda tüm çalışanlara uygulanan yöntemlerden bağımsız yazılıma özel (hatta kişiye özel) çeşitli teknikler geliştirmek gerekir.
Sadece kendi deneyimlerim ve gözlemlerime dayanarak bazı farkları listeledim;
Yazılım üretme gibi insan odaklı işlerde ise eğer belli standartlara sahipseniz başarı, başarısızlık, çok para kazanma veya batma gibi olayların en büyük nedeninin insan kaynağı olduğunu söyleyebiliriz. Bununla beraber verimlilik konusunda tüm çalışanlara uygulanan yöntemlerden bağımsız yazılıma özel (hatta kişiye özel) çeşitli teknikler geliştirmek gerekir.
Sadece kendi deneyimlerim ve gözlemlerime dayanarak bazı farkları listeledim;
- Sihirli zamanların yakalandığı bir 5 dakika 2 günlük çalışmadan daha etkili olabilir.
- 5 günlük iş planını 4 güne sığdırıp bitirmek 7 güne yaymaktan daha doğru olur.
- Çalışma isteği olmadan yazılan kodun faydadan çok zararı olacaktır
- Yazılımcının eğitimi için ayrılan zaman ve para herhangi bir projede zaman veya para olarak kat kat geri dönebilir.
- Proje maliyeti yazılımcı seviyesine göre (hatta aynı seviyedeki 2 yazılımcı arasında bile) çok farkedebilir.
- Yazılımcının çalışıp çalışmadığını kontrol etmek çok zordur.
- Yazılımcı aynı motivasyona sahip olsa bile projenin ilerleyen dönemlerinde verim proje başına oranla düşer
- Klasik verim alma veya baskı yöntemleri ters tepebilir
- Birikimli bir yazılmcının en büyük silahı o işi yapmak istemesidir.
11 Ocak 2008
Web 1.0'ı Tekrar Hatırlamak
Web 3.0'ın konuşulduğu web 2.0'ın olgunlaştığı bir dönemde yerel hedefli uygulamalar arasında bence en dikkat çekici olanı bir web 1.0 uygulaması. Uzman Tv 'nin çok yeni olmasına rağmen ciddi bir boşluğu doldurduğunu söyleyebilirim.
Bu projeyi 2 açıdan değerlendirmek gerekiyor. Birincisi interneti günün büyük bir kısmında kullananlar için artık faydalı bir şeyler yapma zorunluluğunun doğması. Özellikle facebook la birlikte insanlar saatlerce benzeri sitelerde zaman geçirmekte ve bir süre sonra bu sadece vakit kaybıyla sonuçlanmakta.
İkincisi web 2.0 konseptinin en önemli özelliği olan içeriğin kullanıcı tarafından oluşması.Bu kategorideki sitelerin yaygınlaşmasıyla birlikte internet içeriği ciddi bir biçimde arttı. Veri doğruluk oranının değişmediğini varsaysak bile içeriğin artmasıyla yanlış bilgi sayısı hızla arttı. Viki tarzı uygulamalarda yanlış içerik diğer kişiler tarafından düzeltilse bile yine de kuşkuyla yaklaşmak olası. Popüler bir örnekten yola çıkmak gerekirse; Avrupa Yakası'yla gündeme daha çok gelen Engin Günaydın'ı bazı içeriklerde Erol Günaydın'ın oğlu olarak bulabiliriz. Ülkemizde sıkça raslayabileceğimiz amatörce yönetilen ve içeriğin uzmanlık alanları sınırlı ve düşük profilli kişiler tarafından oluşmasıyla aslında bir bilgi çöplüğü oluşmaya başladı. İçeriğin kullanıcı tarafından yaratıldığı sistemlerde içeriğin kısmen subjektif yorumlarla oluşma riskini de arttırdı.

Geçtiğimiz günlerde Google tarafından betaya sunulan ve wikipedia ya rakip olarak lanse edilen KNOL projesi de aslında benzer bir amaca hizmet ediyor. Yani içeriğin konunun uzmanları tarafından girilmesi.
Aslında bu süreci teknik anlamda web 2.0'ın bol içerik konseptiyle birlikte büyük dataların yönetimi ve kullanılmasıyla ilgili tekniklerin denendiği geçiş süreci olarak değerlendirebiliriz. Zamanla çoğu doğru çok sayıda içeriğin yerini, tamamen objektif çok sayıda içeriğin alacağı bir döneme giriyoruz.
İnternetin iletişim ve bilgi bulma anlamındaki en büyük eksiği olan bilgi doğruluğu problemi de zamanla aşılaşacağa benziyor.
Sonuç olarak daha önceki yazılarımda da değindiğim şekilde; web veya benzeri standartları, bazı ihtiyaçlardan yola çıkılarak düzenlenen ve kullanım doğruluğu kullanıldığı zamana göre değişen disiplinler olarak düşünebiliriz. Yani projeleri modayı takip etmek adına belli standartlara uydurmak "millet alışverişte görsün" davranışından öteye geçemeyecektir.
Bu projeyi 2 açıdan değerlendirmek gerekiyor. Birincisi interneti günün büyük bir kısmında kullananlar için artık faydalı bir şeyler yapma zorunluluğunun doğması. Özellikle facebook la birlikte insanlar saatlerce benzeri sitelerde zaman geçirmekte ve bir süre sonra bu sadece vakit kaybıyla sonuçlanmakta.
İkincisi web 2.0 konseptinin en önemli özelliği olan içeriğin kullanıcı tarafından oluşması.Bu kategorideki sitelerin yaygınlaşmasıyla birlikte internet içeriği ciddi bir biçimde arttı. Veri doğruluk oranının değişmediğini varsaysak bile içeriğin artmasıyla yanlış bilgi sayısı hızla arttı. Viki tarzı uygulamalarda yanlış içerik diğer kişiler tarafından düzeltilse bile yine de kuşkuyla yaklaşmak olası. Popüler bir örnekten yola çıkmak gerekirse; Avrupa Yakası'yla gündeme daha çok gelen Engin Günaydın'ı bazı içeriklerde Erol Günaydın'ın oğlu olarak bulabiliriz. Ülkemizde sıkça raslayabileceğimiz amatörce yönetilen ve içeriğin uzmanlık alanları sınırlı ve düşük profilli kişiler tarafından oluşmasıyla aslında bir bilgi çöplüğü oluşmaya başladı. İçeriğin kullanıcı tarafından yaratıldığı sistemlerde içeriğin kısmen subjektif yorumlarla oluşma riskini de arttırdı.

Geçtiğimiz günlerde Google tarafından betaya sunulan ve wikipedia ya rakip olarak lanse edilen KNOL projesi de aslında benzer bir amaca hizmet ediyor. Yani içeriğin konunun uzmanları tarafından girilmesi.
Aslında bu süreci teknik anlamda web 2.0'ın bol içerik konseptiyle birlikte büyük dataların yönetimi ve kullanılmasıyla ilgili tekniklerin denendiği geçiş süreci olarak değerlendirebiliriz. Zamanla çoğu doğru çok sayıda içeriğin yerini, tamamen objektif çok sayıda içeriğin alacağı bir döneme giriyoruz.
İnternetin iletişim ve bilgi bulma anlamındaki en büyük eksiği olan bilgi doğruluğu problemi de zamanla aşılaşacağa benziyor.
Sonuç olarak daha önceki yazılarımda da değindiğim şekilde; web veya benzeri standartları, bazı ihtiyaçlardan yola çıkılarak düzenlenen ve kullanım doğruluğu kullanıldığı zamana göre değişen disiplinler olarak düşünebiliriz. Yani projeleri modayı takip etmek adına belli standartlara uydurmak "millet alışverişte görsün" davranışından öteye geçemeyecektir.
06 Ocak 2008
Bir Delinin Hatıra Defteri
Gogol'un "Bir Delinin Hatıra Defteri" oyununu tekrar okurken Gogol'ın Google a kelime olarak çok benzediğini farkettim. O anda kafamda 20 yıl sonra yazılacak bir başarı (veya sonradan başarısızlık) öyküsünün ismi belirdi. "Google,İki delinin hatıra defteri". Şu an bile aslında Google için yazılmış başarı öyküsü veya firma hikayesi şeklinde çok sayıda kitap var. Belki de şu ana kadar yazılanlar o kitap için bir önsöz niteliğinde kalacak. Zaten adı üstünde anı kitabı, tahmin yürütmeye gerek yok.
Google'ın iş yaşamında bir devrimin öncüsü olduğunu kabul edersek, aslında iki deli tanımlaması çok da uzak olmaz. Peki delilik nedir veya iş yaşamında fark yaratmak için illaki deli mi olmak gerekir? Aslında ikisinin de deli kalıbına pek uymayacağını söyleyebiliriz fakat bu süreçteki bazı tercihler biraz delilik gerektirmiştir.
Ben fark yaratmanın normalin üstü ve dahilik arasında bir yerde olduğunu düşünüyorum. Yani kesinlikle ezber bozacaksınız ama bu ezberi yani şu anki genel yaşanan hayatı uzaktan da olsa göreceksiniz. Bu tanım aslında kendi konumumla da çok alakalı olan internet girişimlerinde başarılı olmak konusuna uygun düşmekte. Aslında Google kesinlikle donanım ve yazılım anlamında bazı disiplinleri bir araya getirmiştir. Fakat daha farklı olarak Facebook benzeri girişimlere baktığımızda bunu tam anlamıyla söylemek zor. Kesinlikle farklı kurgular ama sosyolojik ve psikolojik boyutlarıyla de düşünülmüş yapılar. Aslında deli veya dahi olarak tanımlayabileceğimiz kişilerin de genel olarak az alanda kendini aşmış ama diğer alanlardan tamamen kopmuş olduğunu söyleyebiliriz. Farklı olmak ikisinin ortasında bir noktada kesişiyor: Hayatı çok iyi bilen ama ezber bozan.
Anı kitabı yazmak herkesin yaptığı bişey. 40 yıllık bir yönetmenden tutun meşhur olmak için memleketini terkeden şöhret adayına kadar. Aslında herkesin yazılacak bir hikayesi var. Kendileri veya başkaları tarafından.
Belki de günün birinde Sergey ve Larry'nin yolları ayrılır ve bu kitap birisi tarafından "Bir Delinin Hatıra Defteri" olarak yazılır. Kalan mı daha deli olur yoksa giden mi bunu kestirmek zor :)
Ben fark yaratmanın normalin üstü ve dahilik arasında bir yerde olduğunu düşünüyorum. Yani kesinlikle ezber bozacaksınız ama bu ezberi yani şu anki genel yaşanan hayatı uzaktan da olsa göreceksiniz. Bu tanım aslında kendi konumumla da çok alakalı olan internet girişimlerinde başarılı olmak konusuna uygun düşmekte. Aslında Google kesinlikle donanım ve yazılım anlamında bazı disiplinleri bir araya getirmiştir. Fakat daha farklı olarak Facebook benzeri girişimlere baktığımızda bunu tam anlamıyla söylemek zor. Kesinlikle farklı kurgular ama sosyolojik ve psikolojik boyutlarıyla de düşünülmüş yapılar. Aslında deli veya dahi olarak tanımlayabileceğimiz kişilerin de genel olarak az alanda kendini aşmış ama diğer alanlardan tamamen kopmuş olduğunu söyleyebiliriz. Farklı olmak ikisinin ortasında bir noktada kesişiyor: Hayatı çok iyi bilen ama ezber bozan.
Anı kitabı yazmak herkesin yaptığı bişey. 40 yıllık bir yönetmenden tutun meşhur olmak için memleketini terkeden şöhret adayına kadar. Aslında herkesin yazılacak bir hikayesi var. Kendileri veya başkaları tarafından.
Belki de günün birinde Sergey ve Larry'nin yolları ayrılır ve bu kitap birisi tarafından "Bir Delinin Hatıra Defteri" olarak yazılır. Kalan mı daha deli olur yoksa giden mi bunu kestirmek zor :)
31 Aralık 2007
2007'nin Bıraktıkları
Blog okuyanlar mutlaka yaşamıştır. Tesadüfen bir kaç ay önce yazılmış gündemle alakalı bir yazıya rastlarsınız. Yazı derinlemesine yazılmış ve onlarca yorum yapılmıştır. Konunun sıcaklığı geçip bir de aradaki geçen zamanın olgunluğu eklendiğinde yorumlar biraz daha duru bir şekilde olur. Ama blogların dinamikleri itibariyle o kadar eski bir yazıya yorum yapamazsınız. Ama insan kendi yazdığı yazıya yorumlar ve eklemeler yapabilir galiba :) Ben de bu kategoriye giren bir kaç yazı seçtim bir kaç küçük ekleme yapmak istedim.
Veritabanı ve Pazarlama
İnternetin pazarlama faaliyetlerinde kullanılmaya başlanmasının ülkemiz için yeni olduğunu söyleyebiliriz. Bilgi toplama konusunda zamanla daha doğru düzgün yöntemler kullanılmaya başlanıyor. Ama hala buradaki en ciddi problem bu tarz işlerin teknik olmayan veya yeterli düzeyde donanıma sahip olmayan kişiler tarafından üstlenilip yönlendirilmesi.
Web 3.0 ve Servis Odaklı Mimari
Burada tekrarlamak istediğim şey, bu standartların bir moda gibi düşünülüp kendi başında değerlendirilmemeleri. Kullanım alanına uygun olarak bu parçalardan doğru olanları uygulamalara yerleştirmemiz.
Web 3.0 yazılımcısı olmak
Artık kaliteli uygulamalar için web platformunda web yazılımcılarının değil daha nitelikli yazılımcıların çalışması gerektiğinden bahsetmiştim. Aslında o günlerde piyasada nitelikli yazılımcı bulmanın zorlaştığı bir döneme girdik. Böyle bir ortamda bu ne kadar mümkün olacak tartışılır.
Programlanabilir Web
Google'ın Open Social ile Facebook un karşısındaki gövde gösterisi Türkiye için kayda değer bir sonuç vermedi aslında. Facebook için geliştirilen uygulamalar hızla artıyor. Zamanla artık ayakta kalabilen saman alevi gibi olmayan uygulamarın daha revaçta olacağını düşünüyorum. Ama bunun da ne kadar süreceğini yine bekleyip göreceğiz.
Herkese mutlu yıllar :)
Veritabanı ve Pazarlama
İnternetin pazarlama faaliyetlerinde kullanılmaya başlanmasının ülkemiz için yeni olduğunu söyleyebiliriz. Bilgi toplama konusunda zamanla daha doğru düzgün yöntemler kullanılmaya başlanıyor. Ama hala buradaki en ciddi problem bu tarz işlerin teknik olmayan veya yeterli düzeyde donanıma sahip olmayan kişiler tarafından üstlenilip yönlendirilmesi.
Web 3.0 ve Servis Odaklı Mimari
Burada tekrarlamak istediğim şey, bu standartların bir moda gibi düşünülüp kendi başında değerlendirilmemeleri. Kullanım alanına uygun olarak bu parçalardan doğru olanları uygulamalara yerleştirmemiz.
Web 3.0 yazılımcısı olmak
Artık kaliteli uygulamalar için web platformunda web yazılımcılarının değil daha nitelikli yazılımcıların çalışması gerektiğinden bahsetmiştim. Aslında o günlerde piyasada nitelikli yazılımcı bulmanın zorlaştığı bir döneme girdik. Böyle bir ortamda bu ne kadar mümkün olacak tartışılır.
Programlanabilir Web
Google'ın Open Social ile Facebook un karşısındaki gövde gösterisi Türkiye için kayda değer bir sonuç vermedi aslında. Facebook için geliştirilen uygulamalar hızla artıyor. Zamanla artık ayakta kalabilen saman alevi gibi olmayan uygulamarın daha revaçta olacağını düşünüyorum. Ama bunun da ne kadar süreceğini yine bekleyip göreceğiz.
Herkese mutlu yıllar :)
11 Aralık 2007
Veritabanı İsimlendirme Kuralları
Kod yazma standartlarında bazı isimlendirme notasyonları kullanılmaktadır. Database nesneleri için de bazı standartlar önerilmekte. Aşağıda bu standartları derleyip kendi yorumlarıma göre değiştirerek bir kaç madde listelemeye çalıştım. İsimlendirmede genel olarak Pascal Case kullanılmaktadır.
Tablo isimlendirmesi:

Kolon isimlendirmesi
Tablo isimlendirmesi:
- Tablo isimleri çoğul olmalıdır şeklinde bir kural var. Fakat çift kelimeli tablolar kullandığımızda bir sıralama problemi yaşamamız mümkün. Yani Users ve UserAnswers şeklinde bir sıralamada UserAnswers daha önde olur. Bu yüzden şahsi görüşüm temel tabloları tekil olarak isimlendirmenin daha doğru olduğu yönünde.
- Birden fazla kelimeli tablo isimlerinde sadece son kelime çoğul olmalıdır. Örneğin UserAnswers.
- tbl gibi bir prefix hiç bir anlam ifade etmediği için kullanılmamalıdır. Prefix olarak projenin kısaltılması kullanılabilir. Örneğin Google Analytics projesi için GaUser şeklinde bir isimlendirme olabilir.
- Tablo isimlerinde _ kullanılmamalıdır
- SQL cümlelerinde SQL terimlerinin tamamı büyük harfle kullanılmalıdır
- Developer dışında kişilerin de database i kullanma ihtiyacı olacağı için hiç bir kısaltma kullanılmamalıdır
- Çoka çok ilişkilerde iki tablo ismi de çoğul kullanılması önerilir. Ama son kelimenin çoğul kullanılma kuralı ile karmaşa yaratacağı için bu durumda da son kelimeyi çoğul olarak kullanmak daha tutarlı olacaktır. Örneğin EmployeeCustomers

Kolon isimlendirmesi
- User tablosu için UserId alanı key alan için kullanılabilir. Fakat SQL Server'da I küçük harfle i nin karşılığı olmadığı için dilimize özgü olarak tüm Id ifadelerinin id olarak yazılmasını öneriyorum. Örneğin Userid,Cityid.
- Yabancı anahtarların isimleri ana tablodaki alan isimleriyle aynı olmalı. Örneğin City tablosunda alan Cityid olarak kullanıldıysa id değerin tutulduğu User tablosunda da Cityid olarak kullanılmalıdır.
- Birden fazla alanın PK olduğu tablolarda id isiminde bir alan kullanılmamalıdır.
- Kolon isminde kln, fld gibi prefixler kullanmak gereksizdir. Sadece alan IntUserid şeklinde alan tipi prefix olabilir ama bu da pek önerilen bir şey değildir.
- Vw prefix iyle başlamalıdır.
- İki tablo join edilerek bir view oluşturuluyorsa isimde iki tablo da kullanılmalıdır.
- Create,Get,Update,Delete,Set gibi fiil ifadeler isimde prefix olarak kullanılabilir. Örneğin GetUserInformation.
- "sp_", "xp_" veya "dt_" gibi prefixler kullanıldığında önce master tabloya bakılıp aranacağı için bir performans kaybı yaratır. Kesinlikle kullanılmamalıdır.
Etiketler:
best practices,
oracle,
sql,
sql server,
veritabanı