Ana sınıflandırma olarak hayatın doğal akışıyla oluşan veriler ve özel olarak alınan veriler olarak iki tip veriden bahsedebiliriz. Örneğin Turkcell için benim yaptığım tüm aramaların numaraları, konuşma süreleri,tercih ettiğim saatler, mesaj çekme yoğunluğum, hangi şebekeleri kullandığım doğal akışımda oluşan bilgilerdir. Hat almak için doldurduğum sözleşmedeki bilgilerse 2. kategoridedir. Aynı şekilde marketten aldığım ürünler de doğal akışla oluşan veriler. Başka bir gruplamayı da kişilerin özlük bilgileri, tercihleri ve aktiviteleri olarak tanımlayabiliriz. Bu gruplamada bazı durumlarda aktivite tercihler hakkında bilgi sahibi verebilir.

Veritabanı kullanım şeklini de 3 seviyede ele alabiliriz. Birincisi klasik anlamda bazı işlemleri yapabilmek için veri depolamak anlamında kullanılan veritabanı. Örneğin giriş yapan kullanıcının şifre kontrolü için şifre bilgisini kaydetmek.İkincisi raporlama ve analiz amaçlı bazı verileri depolamak.Üçüncüsü ve en önemlisi ise bu verilerin işlenerek stratejik kararlarda destek niteliğinde kullanılması.
Bu durumlar için en güzel örnek Google Analytics aracı olacaktır. Bir kaç yıl öncesine kadar sitelere konulan sayaçlar belki de sitenin istatistik ihtiyacını gideriyordu, fakat günümüzde tarih, saat, lokasyon, sitede kalma süresi, internete bağlandığı ağ, tarayıcı tipi, javascript desteğinin olup olmadığı, arama motorlarından geldiyse hangi kelimelerle arandığı gibi çok sayıda veri alınıyor.
Peki bu yöntemle elimizde çok değerli! bilgiler oluştu. Bu bilgileri saklayabilmek için veri depolama maliyetlerimiz arttı. Veri çoğaldığı için yorumlamak daha da zorlaştı. Kritik olan nokta bu verilerin ne kadarını kullandık. Attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değdi mi?
Bir kaç önemli kuralı sıralayacak olursak;
* Esnek bir veritabanı tasarımı yapılıp bu tasarıma göre veri alınmalıdır.
* Her veri önemli değildir. Bilgiye dönüşmeyen verinin bir faydası yoktur.
* Veri alındığı anda değerlidir. Bir süre sonra veri önemini kaybeder.
* İnsanlar bilgi vermekten hoşlanmıyor veya isteksiz veriyor.
Çehov'un "Duvarda asili silah oyunun sonunda mutlaka patlar" kuralına gönderme yaparak "veri alındıysa mutlaka değerlendirilmelidir" dersek çok katı olmayız sanırım :)
Bu durumlar için en güzel örnek Google Analytics aracı olacaktır. Bir kaç yıl öncesine kadar sitelere konulan sayaçlar belki de sitenin istatistik ihtiyacını gideriyordu, fakat günümüzde tarih, saat, lokasyon, sitede kalma süresi, internete bağlandığı ağ, tarayıcı tipi, javascript desteğinin olup olmadığı, arama motorlarından geldiyse hangi kelimelerle arandığı gibi çok sayıda veri alınıyor.
Peki bu yöntemle elimizde çok değerli! bilgiler oluştu. Bu bilgileri saklayabilmek için veri depolama maliyetlerimiz arttı. Veri çoğaldığı için yorumlamak daha da zorlaştı. Kritik olan nokta bu verilerin ne kadarını kullandık. Attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değdi mi?
Bir kaç önemli kuralı sıralayacak olursak;
* Esnek bir veritabanı tasarımı yapılıp bu tasarıma göre veri alınmalıdır.
* Her veri önemli değildir. Bilgiye dönüşmeyen verinin bir faydası yoktur.
* Veri alındığı anda değerlidir. Bir süre sonra veri önemini kaybeder.
* İnsanlar bilgi vermekten hoşlanmıyor veya isteksiz veriyor.
Çehov'un "Duvarda asili silah oyunun sonunda mutlaka patlar" kuralına gönderme yaparak "veri alındıysa mutlaka değerlendirilmelidir" dersek çok katı olmayız sanırım :)
0 yorum:
Yorum Gönder