16 Haziran 2008

Sachmalama Türkçe de Neymiş?

Rüştü Erata'nın 2004 yılında yazdığı "Sachmalama türkçe de neymiş" isimli kitabını alıp okuduğumda eski bazı kaygılarım tekrar açığa çıktı. Öncelikle ciddi bir araştırma sonucu yazılmış ve her okuyanın farklı şekillerde faydalanabileceği bir kitap. Aslında herkes bu sektör içerisinde yabancı kelime kullanma özentisini ve de bazı yeni terimlerin özellikle ingilizce olarak kullanılma merakını farketmiştir. Son zamanlarda benim de dilim bir miktar bu şekle dönmeye başladığı sıralarda kitap tam da bir sille gibi suratıma indi. Belki 2004 yılında yazılmış olmasından belki de yazarın web olaylarına uzak olmasından dolayı çok da bu sektörle alakalı şeylere rastlamadım. Çünkü sadece bu konudan 4-5 kitap çıkar, oku oku bitmez.

Şimdi problemi ikiye ayırmak gerekiyor. Genel bir problem olan yabancı dilden kelime serpiştirme özentisi, küreselleşmenin getirdiği ve bir çok benzer şey gibi artık ne yazık ki normal karşılamaya başladığımız bir durum. Dil sömürgeciliği deyimi ne kadar bunu karşılar bilmiyorum ama başlangıç noktalarının aynı olduğunu söyleyebilirim. "Very important adamların cool prezentasyonlarını relaks modda dinlemek" gibi bir cümle sanırım çok da yabancı gelmeyecek bize. Ne yazık ki öyle, ama ben insanları uyarıp, bunu kendi tercihlerine bırakarak ikinci probleme geçmek istiyorum.

Tarihsel süreçte diller arasında kelime alışverişi dillerin zenginleşmesi adına önemli. Fakat türkçe ve diğer diller arasındaki alışveriş daha ziyade 500 civarında kelime alıp bir kaç kelime vermek şeklinde gelişmiş. Sadece teknoloji anlamında düşündüğümüzde eğer biz son teknolojiyi üretemiyorsak o teknolojiyi dışarıdan terimleriyle birlikte ithal ediyoruz.

Son zamanlarda TDK tarafından yapılan çevirmelere kesinlikle karşıyım. Hem kötü karşılıklar, hem de uzun bir süredir benimsenmiş ve doğal dil gibi kullanılan kelimelerin değiştirilmesi büyük dirençlere maruz kalacaktır. Bir de dilimizi korumak adına iletişimi daha zorlaştırıcı şeyler de çok mantıklı olmaz. Bence en köklü çözüm yeni kelimelerin yayılmadan onlara iyi düşünülmüş karşılıkların bulunması. Computer - Bilgisayar çevirisi bu tarz durumlarda çokca örnek verilir ve ciddi anlamda çok başarılı bir çeviri.

Şu sıralar youtube başta olmak üzere bir çok site kapalı durumda. Bu konuyla alakalı çok şey söylendi ama en belirgin sebep sanırım bu kanunun sektör içinde olmayan kişilerce hazırlanması. Bu konu yasal olduğu için benim gibi düşünenlerin şu an için pek bir şey yapma şansı yok ama yine bir devlet kurumu olan TDK'ya herkesin kendi alanında çözümler sunması sanırım yapılabilir bir durum.

Şu an bu sektörel kavramlar ile ilgili konularda çalışan, firma sahibi, blog yazarı, danışman gibi kişilerin bu kavramları bu şekilde kullanması izleyici ve kullanıcı olarak nitelendirdiğimiz kitlenin de bu kelimeleri bu şekilde kullanmasına neden olacaktır.

Bir kaç örnek vermek gerekirse "business network", "social network", "venture capital", "tag", "bookmarking", "status","update", "upload", "download", "file","image", "send etmek", "meeting request" gibi aslında birebir ve son derece kolay karşılıkları olan kelimelerin kullanılmama nedenini anlamak çok kolay değil.

Diğer taraftan bütün teknik terimler için bunu söylemek mümkün değil. Örneğin yazılım ile ilgili terimlerden stored procedure "saklı yordam", trigger "tetikleyici" olarak çevrildi ve bir çok yerde bu kullanıma rastladım. Bir çok şeyde olduğu gibi çözüm önerileri sunarken de sistemi kökten değiştirici çözümler sunmayı tercih etmem. Bu yüzden şu aşamada doktorların, yazılımcıların, inşaat mühendislerinin sadece kendilerinin anlaşabildiği şekilde bir dil kullanmalarını normal karşılayabiliriz. Ama az önce örnek verdiğim kelimeler ileride muhtemelen bilgisayar gibi daha geniş bir halk kitlesi tarafından kullanılacaktır.

Ben tamamen doğru şekilde kullanıyor muyum? Hayır. Bu yazdıklarım da öncelikle bir özeleştiri. Belki de zamansızlıktan ertelenen bir takım kaygılar. Sachmalayın türkçe de neymiş?

01 Haziran 2008

Cv Yerıne Blog

Eren'in bloğunda rastladığım sunumdan yola çıkarak konuya ben de bir ilave yapmak istiyorum.

Kendi mesleki gelişim alanlarıyla alakalı yazılmış bir bloğun, herkesin şişirilmiş bilgilerle dolu olduğunu bildiği cvlerin yanında kişi için çok daha iyi bir tanımlayıcı olduğunu düşünüyorum.

Neden mi?

* Blog yazarı yazacak bir şeyleri olduğu için bu blogu açmıştır
* Blog yazarı daha çok tüketici olunan şu dönemlerde hayatından belirli bölümleri bir şeyler üretmek için planlamaktadır.
* Blog yazılarından kişinin anlatım tarzını yakalayabiliriz
* Yazıya gelen yorumlara verdiği cevaplardan kişinin ne kadar eleştiriye açık olduğunu anlayabiliriz.
* Yazdığı konu seçimlerinden kişinin ilgilendiği konuları öğrenebiliriz
* İlgilendiği konu hakkındaki yazılarından konuyu ne kadar güncel takip ettiğini anlayabliriz
* Konuyu ele alış biçimi aslında kişinin o konu hakkındaki bilgi düzeyini verir.
* Blogtaki etiketlerin kullanım sayılarından, odaklanılan konuların derecelerini anlayabiliriz
* Blogun tasarımı kişinin görsel zevkini yansıtır (bu blogun tasarımı pek iyi değil ,zevksiz olduğum anlamı çıkmasın :) )
* Kişinin dilbilgisi kurallarını ne kadar iyi kullandığını öğrenebiliriz.

Aslında blog için söylediğim tüm maddeler diğer web 2.0 platformları için de geçerli.

Ya da bunlara ne gerek var diyerek, şu an yaptığımız gibi cvsinin "çok iyi bildiği diller" kısmında (java, .net, c++, php, python, ruby, assembly) yazan yazılım geliştirici adaylarımızla görüşmeye devam ederiz :)

07 Mayıs 2008

Semantic Web'e Nerden Başlamalı

Semantic Web şu an için çok yeni bir kavram. Bu konudaki kaynaklara baktığımıza hemen hepsi birbirinin benzeri ve toplamda kısıtlı bilgi içeren kaynaklar. Bunların arasından başlangıç için önereceğim bir video var. Radar Networks CEO'su Nova Spivack'in Semantic Web Talk isimli videosu.

Bu videoda ilgimi çeken en önemli nokta Semantic kavramının 5 farklı yaklaşımla birlikte verilmesi.

* Tagging (Etiketlere dayalı yaklaşım)
* Statistics (Verilere dayalı yaklaşım)
* Linguistics (Dil yapılarına odaklı yaklaşım)
* Semantic Web (Anlam odaklı yaklaşım)
* Artificial Intelligence (Yapay zeka yaklaşımı)

Her bir yaklaşım kolaylık ve fayda bakımından örneklenmiş. Ayrıca bu yaklaşımlara ait firma ve uygulama örnekleri var.

Tagging (Technorati,Del.icio.us,flickr,wikipedia)
Statistics (Google,Lucene,Autonomy)
Linguistics (Powerset,Hakia,Inxight,Attensity)
Semantic Web (Radar Networks, DBpedia Project, Metaweb)
Artificial Intelligence (Cycorp)

Ayrıca bu yaklaşımlar oluşan verinin zekiliğine göre artan sırada Statistics,Tagging,Linguistics,Semantic Web,Artificial Intelligence olarak sıralanmış.

Radar Networks ün kendi semantic web projeleri Twine ile ilgili tanımlaması ise şöyle;

Facebook - İlişkileriniz içindir
Linkedin - Kariyeriniz içindir
Twine - İlgilendikleriniz içindir.

Semantic web'in teorik olarak hızla artan web 2.0 içeriğini toparlayıcı bir görevi var. Ama pratikte bunun nasıl olacağını bir kaç yıl içerisinde bekleyip göreceğiz.

05 Mayıs 2008

İnternet Girişimleri

e-fikrim proje yarışmasının sunum gününde internet girişimi konusunda önde gelen isimlerin katıldığı bir panel vardı. Kalabalık bir katılımla yaklaşık 3 saat sürdü. Ben konuşmacılar ve katılımcılardan edindiğim önemli noktaları bir kaç maddede topladım.

* Amerika'da sadece online ayakkabı satışı yılda 10 milyar $ iken ülkemizdeki toplam online satış pazar hacmi yılda 500-600 milyon $ civarında

* Ülkemizde hala kimse Google'ın onbinlerce çalışanı olduğunu bilmiyor, youtube'u 2 kişi idare ediyor zannediyor.

* Fikir ve yatırımın yanı sıra proje yaptırma konusunda da bir takım sıkıntılar var.

* Projelerde önemli olan fikir değil, fikrin uygulanabilir hale getirilmesi. Ülkemizde insanlar sahip olduğu fikirlerin milyon dolar değerinde olduğunu düşünüyor.

* Global ölçekte bir proje çıkması zor ama yerel olarak yapılabilecek ve başarıya ulaşılabilecek çok fazla iş modeli var.

* İsim yapmış projelerin hepsinde belli bir aşamadan sonra ciddi seviyede yatırımlar mevcut. Youtube için bu yatırım desteği aylık 100.000 $ dı.




e-fikrim'i gerek yarışma, gerekse panel olarak değerlendiririsek sektör için faydalı olduğunu düşünüyorum. Yarışma katılımcılarından öyle çok çok büyük projeler çıkmasa da en azından 200 civarında arkadaş kendilerini ve de projelerini değerlendirme fırsatı buldu. Projeleri için iş planı hazırlamaları bile önemli bir deneyim olarak düşünülebilir. Başta Burak Hoca olmak üzere etkinlikte emeği geçen herkesi kutluyorum.

Atılan Mesajlar, Urkutulen Kurbağalar

Bu sabah msnde görünürde bir arkadaş iletisi olarak aşağıdaki mesaj geldi;

"duydunmu Azra akin ve Arzu yanardagin yeni dizisi RUZGAR Kanal1 de bu aksam 22.00 de yayinlanacakmis.
istersen fragmaninini izle ben bayildim
-link-"


Öncelikle buradaki dilbilgisi hatalarının bilinçli ve samimi bir konuşma havası yaratmak üzere yapıldığını ümit ediyorum :)

Bu konuya 2 açıdan bakmak gerekiyor.
Birincisi; bu şekilde çok fazla virüs olmasına rağmen dizi örneğine ilk defa rastladım. Burada bu yapının virüs değil de bir msn bot senaryosuyla yapılıp bunun tanıtım açısından nasıl kullanılabileceğini düşünebiliriz. Botların da aslında iletişim için bir mecra olduğunu kabul etmek gerekiyor. En basitinden size o anki programlar ile ilgili bir yönelim sunan bir msn bot düşünebiliriz.

İkincisi; kullanım niteliği olarak çok artmasa da nicelik olarak artan internet kullanımıyla alakalı herhangi bir bilinçlenme çalışmasının yapılmaması. Bu tarz basit yöntemlerle bile bu gibi tuzakların yayılması düşündürücü. En basitinden e-ticaret pazar büyüklüğünü arttırmak için insanların güvene ve bunun öncesinde bir bilinçlenmeye ihtiyacı var. Sektör küçük de olsa sektör içinde olanların bu doğrultuda sosyal projeler oluşturması gerektiğini düşünüyorum. Tabii en doğrusu devletin bu alanda bir çalışma başlatması, ama bu da kısa vadede pek olacak gibi görünmüyor.

02 Mayıs 2008

Rss Farkındalık Gunu

1 Mayıs RSS farkındalık günü olarak ilan edilmiş. RSSday bu farkındalığın resmi sitesi. Neden gün olarak 1 Mayıs seçildiği konusunda herhangi bir fikrim yok. İçeriğin fazlasıyla arttığı bu dönemde RSS şu an için kilit bir çözüm. İçerik okuma konusunda düzenli bir RSS kullanımı ciddi anlamda herşeyi kolaylaştırıyor. Özellikle ülkemizde de bu farkındalığın yaratılması gerekiyor. Aslında ben belli bir süre sonra RSS in de yetmeyeceğini düşünüyorum.

Aşağıda RSS i anlatan sunuş tarzı olarak çok ilginç bir video var.

01 Mayıs 2008

2000 Wikipedia Yerine Tv


Bir önceki yazımda blog yazarı sayısındaki azlığı insanların üretimlerinin düşmesine ve dolayısıyla başta TV olmak üzere tüketim araçlarına bağladıktan sonra bugün web 2.0 Expo'dan Clay Shirky'nin sunum videosu gözüme çarptı. Verdiği bir kaç sayı var.

* Wikipedia için şu ana kadar 100 milyon saat harcandı
* Amerika'da her yıl 200 milyar saat TV izleniyor


Yani sadece Amerika'da bir yılda tüm wikipedia içeriği için harcanan zamanın 2000 katı süre TV izleniyor. Sadece bir haftasonunda izlenen TV reklam süresi tüm wikipedia içerik üretim süresine eşit. Ülkemizde de son yıllarda kişi başına düşen TV izleme süresi ciddi bir şekilde artmış. Sadece dizileri baz alsak bile; dizi sayısı, bölüm süresi, özel bölüm (tekrar) gösterimi sürelerini dikkate aldığımızda bu rakamları az çok tahmin etmek mümkün.

Belki de bu geçiş dönemi bitmeden insanların kendilerine bazı soruları sorması gerekiyor.Buna vakit bulabilirlerse tabii:)

29 Nisan 2008

Blog Okuru Ve Yazarıyım

Universal McCann Eylül 2006 ve Haziran 2007 araştırmalarının devamı olarak Mart 2008 de yaptığı Wave 3 başlıklı sosyal medya araştırma raporunu yayınladı. Araştırma 29 ülkeden toplam 17.000 kişiye yapıldı. Bu rapordan blog kullanımı ile ilgili bir kaç sonuç üzerinde durmak istiyorum.

Ülke Yazar(M)
Okur(M)
Türkiye 1,5 3,5
Amerika 26,4 60,3
Yunanistan 0,3 0,86
Brezilya 7,0 13,1
Almanya 5,2 10,5



1,5 milyon yazar ve 3.5 milyon okuyucu sayımızı ülkelerdeki aktif internet kullanımıyla kıyasladığımızda orta sıralardayız. Bazı detaylı veriler 29 ülkenin hepsi için verilmemiş. Bu nedenle ülkemiz bazında daha net şeyler söylemek mümkün değil. Son yıllardaki ülkemiz insanının davranışlarına baktığımızda üretimin azladığını, daha çok tüketim ağırlıklı şeylerin empoze edildiğini söyleyebilirim. Bu tabii ki blog yazarı sayısını da etkilemekte. Ama facebook,msn gibi platformlardaki kullanım rekorlarımızı iyimser bir işaret olarak kabul edip bu enerjinin bir kısmının üretime doğru kaymasını beklemek çok da ütopik görünmüyor. Diğer taraftan rss kullanımının artmasıyla da bir çok blog kendisine daha fazla okuyucu bulacaktır.

Aktif internet kullanıcıları üzerinde yapılan
"Bloglar hakkında aşağıdaki ifadelerden hangilerine katılıyorsunuz?" konulu araştırmada ise aşağıdaki sonuçlar elde edilmiş.

56% Blog yazmak kişinin kendini ifade etmesi için iyi bir yol
36% Sanırım blogu olan firmalara daha olumlu bakılıyor
33% Düzenli olarak takip ettiğim bir favori bloğum var
32% Blog yazarlarının ürün ve servisler hakkındaki fikirlerine güveniyorum
31% Blog yazmak sosyalleşmek için önemli bir seçenek

Bu sonuçlardan blogların olumlu bir etkiye sahip olduğunu söyleyebilirim. Eğer bu sorular sadece blog yazarlarına sorulsaydı sanırım çok daha yüksek yüzdeler çıkardı. Ben kendi adıma 5 maddeye de evet derdim. Blogların yarattığı samimi etkinin reklamverenler için de aslında ne derece önemli bir fırsat olduğunu belirtmek gerekiyor.

16 Nisan 2008

Sosyal Ağların Gerçek Hayata Etkisi

Son bir kaç yıl içerisinde popüler olan sosyal ağlar hayatımızdaki etkisini farklı açılardan irdelemek gerekiyor.

Birincisi yarattığı iletişim kolaylığı. İnsanların çeşitli sosyal ihtiyaçlarının sanal ortamda karşılanmasını kullanıcıların yararına olarak düşünebiliriz. Diğer taraftan arkadaşlık,duygusal ve iş yaşamı için çeşitli iletişim kolaylıkları yaratmakta. Bir nevi kendisini tanıtım için bir kanal oluşturmakta. Özellikle insanların birbirini anlayamadığı veya anlamak için çaba sarfetmediği günümüzde kişi kendisini Her türlü ilişki için karşınızdakinin sizin hakkınızdaki bilgilere ulaşması son derece önemli. Kişinin sıklıkla durumunu güncellemesi, kontakları için kendisini canlı tutmakta. İş yaşamı için de sağladığı bir çok imkanı benzer şekilde sıralayabiliriz.

İkinci boyuta geçmeden önce buna bağlı olarak şu an yapılan ve yakın zamanda yapılması muhtemel yeniliklere bakalım. Web 3.0 yaklaşımıyla birlikte bu sosyal hareketlerin modellenerek kişi için çeşitli hareket önermelerinin veya kontaklar arası ilişkilerin analiz edilmesi hedefleniyor.



İkinci boyuta gelirsek. Sosyal ağlar kişinin hayatını kolaylaştırma amaçlı görevini abartarak kişinin hayatını yönlendirebilir mi? Kişinin hayatının büyük çoğunluğunu ele geçirdiği zaman, bu sanal hayat kişiyi yönetmeye başlar mı? Örneğin benim sevdiğim filmler, izlediğim filmler gibi bilgileren yola çıkarak, bana "Bu akşam şu filme gidebilirsin?" şeklindeki bir önerme benim hayatımı değiştirir mi? Belki ben o akşam sinemaya gitmeyi planlamıyorum. Benim kafamda o akşam için yapılabilecek şeylerin alternatif maliyet hesabını da mutlaka yapacaktır bu sistem :) Diğer taraftan benim arkadaş buluşmalarımı takip ederek ihmal ettiğim bir arkadaşım için "Bak .. ile uzun zamandır görüşmedin, git bu akşam görüş" şeklinde bir emirle de karşılaşabilirim. Bu durumda ben hayatı bir sistem tarafından planlanan ve onun emriyle hayatımı sürdürdüğüm bir makine haline dönüşebilir miyim?

Diğer taraftan yapay zeka ve roboting ile ilgili yapılan çalışmalara baktığımızda bu robotlar da gün geçtikçe insana yaklaşmaya başlıyor.

Acaba sosyal hayatı robotlaşmaya doğru gidecek insan ile gerçek insan olmayı hedefleyen robotlardan hangisi bu hedefe daha önce ulaşacak. Belki de Platon'un "ruh ve meta aynı şeydir" önermesine benzer bir şekilde akıllı robot ve gerçek insan aynı kişi mi olacak?

08 Nisan 2008

Google App Engine


SaaS (Software as a Service)'i bir model olarak tartışırken Google App Engine platformunu lanse etti. App Engine PaaS (Platform as a Service) modelinde çalışmakta. Genel anlamda özetlersek developerlar kendi ürettiği projeleri bu engine altında çeşitli limitler altında çalıştırabilecek. Bu limitler 500MB depolama alanı, günlük 200M megacycles CPU, ve günlük 10GB bantgenişliği. Türkiye servisleri için bir hayli yüksek olduğunu söyleyebilirim.

Şu an sadece Python uygulamaları için kullanılabilir durumda olduğu için deneme fırsatım olmadı. Ama bir tanıtım videosu var. Son yıllarda çok sayıda yeni proje yapıldığı için bir nevi bu projelerin ilk aşamasındaki maliyeti düşürmek hedefleniyor. Yeni projelerde başlangıç altyapı maliyeti de aslında son derece önemli.

Geliştiriciler için her şey güzel görünüyor. Peki Google açısından?

Projedeki kullanıcı yönetimi google hesaplarıyla entegre çalışmakta. Yani tek hesapla kullanmakta olduğumuz tüm Google araçlarına ek olarak google dışındaki kişilerin de yaptığı projelere ulaşmak mümkün. Bu özelliğini Facebook uygulamalarına benzetebiliriz. Aslında bir taraftan da bu projelerin kullanıcı yönetiminde google hesaplarını openid mantığında kullanmakta. Yeni trend olan openid den google bu stratejiyle de pay kapmak istiyor. Ücretsiz araçlarla oluşturduğu kullanıcı bağımlılığına diğer kişilerin yaptığı projeleri de ekleme niyetinde. Bunun karşılığında da size altyapı veriyor.

Şu an .net geliştiricileri için bir şey yok. Belki önce PHP desteği gelir. Microsoft'un da benzeri bir politika izlemesi sanırım hem kendileri için hem de .net geliştiricileri için faydalı olacaktır.